Adalet Bakanı Abdulhamit Gül: Terör, insanın yaşama hakkına önemli bir tehdittir

Adalet Bakanı Gül, Terör, insanın seyahat özgürlüğüne, toplumda huzur ve güvenle yaşama hakkına çok önemli bir tehdittir. Bu bakımdan terörle mücadele, sadece bir ülkenin mücadelesine bırakılacak bir mesele değildir. dedi.

Yerel Gerçek

İSTANBUL (AA) Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu tarafından düzenlenen Uluslararası İnsan Hakları Sempozyumunun açılışında yaptığı konuşmada, insan hakları kavramına bakıldığında merkezinde insan olan bir hak tanımının ortaya çıktığını, insanın, insan olmasından kaynaklı haklarının da akla geldiğini ifade etti.

İnsanı merkeze almayan, insanı ve haklarını dikkate almayan her medeniyetin, yıkılmaya mahkum olduğunu, toplum, medeniyet ve devletlerin insan ve hakları ile ancak kalkındığını, ayakta durduğunu ve geliştiğini ifade eden Gül, bu nedenle dünyada insan haklarının da bütün medeniyetlerin, toplumların ortak gelişim süreci ve tarihi ile orantılı bir şekilde geliştiğini aktardı.

Cana kast edenin, İslam ile alakasının olmadığı aşikardır

İnsan haklarını yeniden düşünmek başlığının çok anlamlı olduğunu, hem tarih hem inanç hem de kültürden gelen birikimle birlikte bu kavramın, bu meselenin masaya yatırılmasının çok anlamlı olduğunu dile getiren Gül, sözlerine şöyle devam etti:

Peygamber Hazreti Muhammedin hitabında Allahın dokunulmaz kıldığı canı, haksız yere öldürmeyeceksiniz ilahi emri vardır. Bugün İslam adını kullanarak bir cana kast edenin, İslam ile hiçbir alakasının olmadığı aşikardır. İslamın esas itibarıyla bir canı daha yaşatmak olduğunu ama İslam adını kullanarak terörün de dünyanın belli yerlerinde nasıl sergilendiğini üzülerek görmekteyiz.

Hayvanların da hakkını koruma hassasiyetini göz ardı edemeyiz

Bakan Gül, Yunus Emrenin Yaradılanı severiz, yaradandan ötürü anlayışının bütün varlığa bakışı gösteren bir gerçek olduğunu belirterek, İnsan, bütün kainata karşı sorumludur. İnsan hakkından bahsediyorsak, insanın insan ile olan ilişkisini bir hukuk çerçevesinde görüyorsak, insanın hayvan hakkına da tecavüz etmeden, hayvanların da hakkını koruma hassasiyetini göz ardı edemeyiz. Bir canlının, ağacın, ormanın, yeşilin, çevrenin de hakkı olduğu bilinci içinde olmak zorundayız. diye konuştu.

Dostoyevskinin Karamazov Kardeşler adlı eserindeki Hepimiz, hepimize karşı sorumluyuz ifadesinin, bu sorumluluğu, bu hassasiyeti dile getirdiğini belirten Gül, Küçük Prens adlı eserdeki Ölene kadar hepimiz gönül bağı kurduğumuz her şeyden sorumluyuz. cümlesini hatırlattı.

İnsan, etrafında yaşananlardan sorumludur

İnsanın, nefes alıp verdiği, hukuk oluşturduğu, sosyal temas ettiği etrafındaki tüm yaşananlardan, hadiselerden ve canlılardan sorumlu, onların varlığını korumak, yaşatmak ve geliştirmek zorunda olduğunu dile getiren Gül, şunları kaydetti:

Bugün hukukun gücü değil, gücün hukuku, hukukun üstünlüğü değil, üstünlerin hukukunun olduğu bir dünyada, maalesef insan hakları dramı yaşıyoruz. İkinci Dünya Savaşından sonra egemen güçlerin oluşturduğu, güçlülerin sözünün dinlendiği bir uluslararası yapının sürdürülebilir bir yapı olmadığı aşikardır.

O nedenle Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğanın bütün dünyanın ağa babalarına, egemen güçlerine; Siz insan haklarını, temel hakları, mazlumların hakkını koruyamazsınız. Dünya beşten büyüktür şeklinde gerçeği söylemesi, işte bu amaca matuftur. Birleşmiş Milletlerin bu yapısı da sürdürülebilir bir yapı değildir. Beş devlet bir tarafa, diğer devletler bir tarafa anlayışıyla, benim terörüm, onun terörü, iyi terörist, kötü terörist ayrımı ile bu dünyada insan hakları tam olarak egemen bir şekle kavuşamaz.

Türkiye, sessiz yığınların sesi

Adalet Bakanı Gül, Türkiyenin, dünyada sessiz yığınların sesi olduğunu ifade ederek, yapılan tüm mücadelelerin bütün insanlığa karşı bir ödevin yerine getirilmesi olduğunu söyledi.

Bugün insanları evlerinden, yurtlarından alıkoyan zulümlere, insan hak ihlallerine sessiz kalan ve vatanlarını bırakarak başka ülkelere göç etmek zorunda bırakılan bu dünya sisteminin sorgulanmasının en temel ödevlerden biri olduğunu belirten Gül, Cansız bedeni Akdeniz sahillerine, kıyıya vuran Aylan bebeğin cesedi değil, bu insanlık dramına, bu katliama sessiz kalan bütün dünya devletleridir, BM ve uluslararası kurumlardır. Akdenizin soğuk sularına düşen göçmenlerin cesedi değil, bu katliama sessiz kalan sözde çağdaş Batı uygarlığının cesedidir. ifadelerini kullandı.

Türkiye, insan hakları ihlallerine sesiz kalmayacak

Abdulhamit Gül, Türkiyenin 4 milyon Suriyeliye kapılarını açtığını belirterek, şunları aktardı:

Açık kapı diplomasisiyle kim olursa olsun kapısına gelen, ister Türkmen, ister Kürt, ister Arap, ister Yezidi, ister Müslüman, ister Hristiyan sen insansan ve bir kapı arıyorsan, vatınını mecburen terk ediyorsan ben sana kapı olurum diyen işte bu Türkiye Cumhuriyetinin Türk vatandaşlarının kucak açan anlayışıdır. Dine bakmadan, kimliğe bakmadan Anadolu hep bir coğrafya olmuştur, olmaya devam edecektir.

Bütün dünya sessiz kalsa da dikenli teller çevirerek mültecileri engellese de ayaklarına çelme taksa da başörtüsüne el uzatarak Avrupada kendi değerlerine de hakaretlere maruz kalsa da Türkiye, insan hakları ihlallerine sesiz kalmayacak, hak ihlaline kim maruz kaldıysa dinine, diline, kimliğine bakmadan Türkiye her zaman ana kucağı olmaya devam edecektir.

Terörle mücadele, bir ülkeye bırakılacak bir mesele değildir

Terörün, insanların yaşam hakkına bir tehdit olduğunu vurgulayan Gül, şunları kaydetti:

Terör, seyahat özgürlüğüne, toplumda huzur ve güvenle yaşama hakkına çok önemli bir tehdittir. Bu bakımdan terörle mücadele, sadece bir ülkenin mücadelesine bırakılacak bir mesele değildir. Terörle mücadele, insanlığı tehdit eden, küresel bir tehdit olduğu için küresel mücadele gerekmektedir. Sadece bir ülkenin, sadece bir kurumun mücadelesi yetmez ama bu konuda da bütün terör örgütleriyle en aktif mücadeleyi yapan ülkenin Türkiye olduğunu çok rahatlıkla söyleyebiliriz.

Türkiye, FETÖ, PKK, DEAŞ başta olmak üzere bütün terör örgütleriyle hukuk çerçevesinde mücadelesini yapmaktadır. Bu konuda maalesef dünyada bazı ülkelerin Bu terör örgütü benim işime yarar, bu terör örgütü benim işime yaramaz şeklinde terör örgütüyle mücadelesini, siyasi bir kategori içinde yaptığını üzülerek görmekteyiz.

15 Temmuz, insan haklarına büyük bir saldırıdır

Türkiyede 15 Temmuzda insan haklarına, yaşam hakkına çok büyük bir saldırı olduğuna dikkat çeken Gül, şöyle devam etti:

251 vatan evladı, Türkiyede haksız, Türkiyede hukuksuz, Türkiyede antidemokratik ve haince, alçakça bir darbe girişimiyle şehit edildi. Bu yaşam hakkına karşı da yine dünyada arzu edilen bir yüksek sesi duyamadınız. Cumhurbaşkanından en ücra köşedeki vatandaşına kadar, bu ülkenin bekasını, demokrasiyi, hukuku, insan haklarını korumak için nasıl bir mücadele gösterdiğini dünya demokrasi tarihi gördü. 15 Temmuzda hain saldırı yapanlar, yaşam hakkını, insan hakları ihlalini yapanlar Türk yargısı önünde hesabını vermektedir.

Bakan Gül, Türkiyenin demokrasinin gelişimi, insan haklarının korunması konusunda çok önemli mesafeler katettiğini vurgulayarak, Hiç kimse, asla eski Türkiye özlemi içerisine girmesin. Türkiye, demokraside geriye dönecek bir ülke değildir. Türkiye, insan haklarında tavizler verecek bir ülke değildir. dedi.